Dinde zorlama yoktur aldatmacasi

"Hemen herkes , islam dininin hoşgörü dini olduğunu belirtmek için , “dinde zorlama yoktur” ayetini örnek verir.Oysa bu ayetin aslı , “insanlar islam olmak zorunda değillerdir , seçimlerinde özgürdürler” anlamına gelmemektedir.Zira , “Fitne ( kâfirlik ) kalmayıp , yalnız allahın dini ( islamiyet ) ortada kalana kadar onlarla ( kâfirlerle ) savaşın.Eğer vazgeçerlerse ( kâfirlikten vazgeçip islam olurlarsa ) sataşmayın” Bakara Suresi 191. ayeti , müslümanlara ; diğer insanların din seçimi konusunda hoşgörü tanımalarını değil , onları islama dahil etmeye zorlamaktadır.Müslümanları , müslüman olmayanları müslüman yapmak için savaşmaya davet eden ayet örnekleri kuranda fazlasıyla mevcut.

“Dinde zorlama olmaz” şeklindeki ayet , sanıldığı gibi “insanlar din seçiminde özgürdürler.” anlamını değil , “dinsel zorluklarda insanlara kolaylık sağlanır.” anlamını taşımaktadır.Örneğin sıcakların arttığı yaz mevsiminde namaz kılmak zorlaşabileceği için Muhammed , “Sıcak şiddetlendiği vakitte salat-ı zuhru serinliğe bırakınız.Zira sıcağın şiddeti cehennemin kaynamasındandır.” demiştir. ( Sahih-i Buhârî c.II , s. 518 ve c.III , s.484 ) - bilim yaz mevsimindeki sıcaklıkları bir takım bilimsel açıklamalarla açıklarken , görüldüğü gibi Muhammed yazların sıcak geçmesini cehennemin sıcaklığına bağlayacak kadar bilimle örtüşmeyen bir düşünce barındırmaktadır. – Bunun gibi , seyahat halinde namaz kılınmadığı takdirde , kaza namazı kolaylığı tanınmıştır.

İşte , “dinde zorlama olmaz” ayetinin aslı budur.

Sanıldığı gibi , “herkes istediği dini seçebilir.islam bu konuda insanlara hoşgörü tanır.” anlamında değildir."

Kaynak: Dinde zorlama yoktur
Evet, islamiyet dini özgürlükler din midir sorusunun net bircevabı var: Hayır! Islamiyet dini yasaklar dinidir. Hayır, değildir.

Arap dini Islamiyet, yasaklar ve zorlama dinidir.

Kadinlarin giyiminden neyin yenilip icilecegine kadar gunluk yasamin her anina karisir.

Islamiyet dini tam bir zorlama dinidir.

Islamiyetten ayrilanlar (mürted), islam seriatina göre ölüm cezasina carptirilirlar.

Islam dini, kendisinden olmayana barış ve sevgi emretmez.. Aksine, islam dini musluman olmayanlara karsi muslumanlara onları müslüman yapıncaya kadar cihad emrediyor.

Kuran'da diyor ki:

Maide/5/51. Ey Inananlar! Yahudileri ve hiristiyanlari dost olarak benimsemeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandir. Allah zulmeden kimseleri dogru yola eristirmez.

Tevbe/9/5. Hurmetli aylar cikinca, puta tapanlari buldugunuz yerde oldurun; onlari yakalayip hapsedin; her gozetleme yerinde onlari bekleyin. Eger tevbe eder, namaz kilar ve zekat verirlerse yollarini serbest birakin. Dogrusu Allah bagislar ve merhamet eder.

Tevbe/9/29. Kitap verilenlerden, Allah'a, ahiret gunune inanmayan, Allah'in ve peygamberinin haram kildigini haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarini bukup kendi elleriyle cizye verene kadar savasin. Tevbe/9/41. Isteyen, istemeyen, hepiniz savasa cikin. Allah yolunda mallarinizla, canlarinizla cihat edin. Bilirseniz bu sizin cin hayirlidir.

Ali Imran/3/85. Kim Islamiyet'ten baska bir dine yonelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir.

Maide/5/35. Ey Inananlar! Allah'tan sakinin, O'na ulasmaya yol arayin, yolunda cihad edin ki kurtulasiniz.

Tevbe/9/73. Ey Peygamber! Inkarcilarla, ikiyuzlulerle savas; onlara karsi sert davran. Varacaklari yer cehennemdir, ne kotu donustur.

Tevbe/9/113. Cehennemlik olduklari anlasildiktan sonra, akraba bile olsalar, puta tapanlar icin magfiret dilemek Peygamber'e ve muminlere yarasmaz.

Tahrim/66/9. Ey Peygamber! Inkarcilarla ve ikiyuzlulerle savas; onlara karsi sert davran. Onlarin varacaklari yer cehennemdir, ne kotu donustur!...

Bakara/2/ 193. Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.

Yukarıdaki ayetler islamiyetin bir zorlama dini olduğunun açıkça bizzat Kuran'da yazılı halidir.

Ayrıca inanmayanlarn devamlı olarak cehennem ile tehdit edilmesi zorlama değil de nedir?

İslam dinini terkedenlerin mürted ilan edilip ölüm cezası verilmesi zorlama değil de nedir?

Islamiyeti eleştirenlerin ölüm fetvaları almaları zorlama değil de nedir? (Teslime Nesrin ve Salman Rüşdi gibi..)

Bazı islami misyonerler şöyle diyor: "Akıl ve hür irade, insanı diğer canlılardan farklı kılan özelliklerin başında gelmektedir. Yüce Yaratıcı, insana akıl ve hür irade vermekle kalmamış; ona destek olması için vahiy göndermiştir. Bu bağlamda üç önemli gerçek ortaya çıkmaktadır: Birincisi, akıl ve vahiy birbirini tamamlar; birbirine ters düşmez, birbiriyle çelişmez.."

Halbuki, bu deyiş de Kuran ayetleri ile çelişmektedir, bu konuda Turan Dursun'un bir makalesini aşağıda veriyorum:

Kuran’ın Tanrısı Insan Iradesi Tanımıyor (Turan Dursun,Din Bu, cilt3, sf 148)

“Irade”nin kendisi değil; türevleri yer alır Kuran’da.

Ve, Diyanet’in resmi çevirisindeki anlamı da “dileme”dir. Buradaki “dileme”yse, “isteme”dir. Türkçe Sözlükte, “irade”nin birinci anlamı “isteme”dir. Aynı sözlükte, “ruhbilim”deki anlamı için de “birşeyi yapmayı veya yapmamayı belirten iç güç, istemek yetkisi” deniyor. Bu anlamı da, Islam kelamındaki anlamına oldukça uygundur. “Cüz’I irade” de, “külli irade”nin yani “olumlu”yu ve “olumsuz”u birlikte içine alan “irade”nin bu iki yandan yalnızca birine yöneltilmesi, yani birşeyi “yapma” ya da “yapmama” yönlerinden birisini seçmedir. (Bkz. Gelenbevi Ale’l-Celal, 1316, 1/194 ve öt.)

Demek ki, “irade” bir “seçme”dir. Olumlu ve olumsuz, yapma ve yapmama yanları ile birlikte bulunurken “külli”; bu yanlardan biri seçildiği, istek bu yanlardan birine yöneldiği zaman da “bölündüğü” için “cüz’i” adını alır. Böyleyken genellikle “külli irade” Tanrı’nın iradesi, “cüz’i irade” de insanın iradesi olarak bilinir ki, bu yanlıştır.

Yani, Islam kelamındaki açıklaması böyle değildir. Kısacası: “Irade”, karşıya çıkan seçeneklerden birini seçmedir ya da seçebilme gücüdür. “Irade”si olan bir “seçim” yapar; onu ya da bunu, şu yönü ya da bu yönü, şu biçimde ya da bu biçimde, olumlu ya da olumsuz doğrultuda seçer.

Ne var ki, Kuran ayetlerinin, hiçbir yoruma yer kalmayacak biçimdeki açık anlatımlarına göre, insanın böyle bir “seçim” yapabilmesi, “Tanrı’nın iradesi”ne, “Tanrı’nın dilemesi”ne bağlıdır.

Şimdi, buna ilişkin ayetlerden hiç değilse bir kesimine bir göz atalım:

“Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz..”

Diyanet çevirisidir bu. Ve bunu diyen söz, iki ayette aynen yer alıyor. (Bkz. Insan Suresi, ayet:30, Tekvir:29)

Bu ayetlerin açıklamasıyla, insana, birşeyi yapma ya da yapmama özgürlüğü şöyle dursun, birşeye yönelme, birşeyi “dileme, isteme özgürlüğü”nün bile verilmediği son derece net bir biçimde anlatılıyor. Çünkü, bu ayetlere göre, herhangi bir konuda “Tanrı dilemeli” ki, “insan da dileyebilsin”. Insanın dilemesini, istemesini; Tanrı dilemiyor, istemiyorsa, Insan dileyemez, isteyemez.

Yine Diyanet çevirisinden: “Allah kimi dilerse onu saptırır, ve kimi dilerse onu doğru yola koyar.” (Enam suresi, ayet:39)

“Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde insanların hepsi inanırdı.” (Yunus suresi, ayet:99)

Kuran’ın Tanrı’sının sözü de ne denli açıktır: “Biz dilesek herkese hidayet verirdik. Fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair, benden söz çıkmıştır.” (Secde suresi, ayet: 13)

Şu ayetler de az açık değildir: “Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun kalbini Islamiyet’e açar. Kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları küfür karanlığında bırakır” (Enam suresi, ayet:125)

“Ustün delil, Allah’ın delilidir. O dileseydi, hepinizi doğru yola eriştirirdi de!” (Enam suresi, ayet:149)

“Insan iradesi”ne özgürlük tanımayan bu ayetleri yorumlamada nasıl zorluk çekildiğini ve bu zorlamalı yorumların nasıl bir komedi durumunu aldığını görmek için “akaid (kelam)” kitaplarına şöyle bir göz atmak yeter. (Öneğin, bkz. Ebu Mansuri’l-Maturidi, Kitabu’t-Tevhid, Arapça, Istanbul, 1979, s.286-287)

Birkaç ayet daha: “De ki:’Allah size bir kötülük dilese veya bir rahmet istese, sizi O’na karşı kim savunabilir?’” (Ahzab suresi, ayet:17)

“Allah size bir zarar gelmesini dilerse, O’na karşı kimin gücü birşeye yeter?” (Feth suresi, ayet:11)

Bu doğrultuda, Kuran’da pekçok ayet ve ayet hükmü vardır.

Islam kelamcısı: “Tanrı dilediğini yapar.” (Hud, ayet:107) ilkesini benimsemiştir. Tanrı dilerse, insan iradesini iyiye, dilerse kötüye yöneltir. Anlatılan bu... Bu benimsenince de, “insan iradesi” havada kalır.

Cebriyye mezhebi, ayet ve hadisleri gözönünde tutarak, insanın iradesizliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu mezhebe göre, insan, “cansız varlıklar” gibidir. Kesmeye yarayan bir bıçağın, yelden sallanan bir ağacın, ya da savrulan bir nesnenin, açılıp kapanan bir kapının nasıl özgürlüğü yoksa, insanın da birşeyi yapma ya da yapmama özgürlüğü yoktur. Ne yapıyor ya da yapmıyorsa, zorunlu olarak yapıyor ya da yapmıyor.

Eş’ari Mezhebi’nin görüşü de buna yakın olduğu için, “orta dereceli bir zorunluluk (el-cebru’l-mutavassıt)” görüşü savundukları kabul edilir. Maturidi Mezhebi, zorlamalı yorumlarla “insan iradesi”ni biraz kurtarma çabasını gösterir. Mutezile Mezhebi, biraz daha çok gösterir bu çabayı. (Bu mezhepleri bir arada görmek için, bkz. Hayali, Şerhu Kasideti’n-Nuniyye, Istanbul, 1318, s.56-57; Osman el Uryani, Hayru’l-Kalaid Şerhu Cevahir’il-Akaid, Istanbul, 80-81)

Ne var ki, Kuran’ın Tanrısı’nın ayetlerdeki açıklamaları karşısında, “insan iradesi”ni kurtarmaya yönelik hiçbir çaba birşeye yaramaz.

Bu konuda internette bulduğum bir diğer makale ise gerçekleri şu şekilde ifade ediyor: KADER, İRADE VE İSLAMİYET ÜZERİNE Allah insanları yaratırken iradeyi, kendisinde mi tutmuştur? Yoksa kullarına mı vermiştir? Aslında bu konuya açıklık getirmek için ayetlere bakmak en doğrusu galiba. A'RAF-179'da"AND OLSUN Kİ, CEHENNEM İÇİN DE BİR ÇOK CİN VE İNSAN YARATTIK; ONLARIN KALPLERİ VARDIR AMA ANLAMAZLAR......."

Zalim insanlar için "cehennem" değil de, "cehennem" için "zalim insan" yaratılıyor.

YUNUS-99-100 de, "RABBİN DİLESEYDİ, YERYÜZÜNDE BULUNANLARIN HEPSİ İNANIRDI (bakın can alıcı nokta bu, yani "İSTESEYDİ HEPSİ İNANIRDI"), ÖYLE İKEN, İNSANLARI İNANMAYA SEN Mİ ZORLUYACAKSIN? ALLAH'IN İZNİ OLMADAN KİMSE İNANMAZ"

Görüldüğü gibi bilinçli olarak insanları hidayete erdirmeyen, buna gerekçe olarakta cehennemi tamamen doldurmaya dair vermiş olduğu sözü gösteren bir ruh haliyle karşıkarşıyayız. Bu noktada işin mantiki çözümlemesi gereksiz bir fantazi olur, çünkü burada en küçük anlamda mantık yoktur. Çünkü tam anlamıyla sapkın bir ruhla karşı karşıyayız. Keyfiyetle hareket eder ve bu keyfiliği neticesinde ise, yaradılış gereği olarak (kendisinin belirlemesinde) inanmayan insanları yakar, ateşlere atar, tekrar yanmış derilerini tazeler vs.vs. Burada söz konusu olan, kişinin olgunluk çağından sonraki eylemleri değildir; çünkü kişinin NE OLACAĞI, NELER YAPACAĞI, DAHA DOĞUM ÖNCESİ, KENDİSİNE "RUH ÜFLEYEN" MELEK TARAFINDAN SAPTANIYOR. Yani Dünya'ya sınav için geldiğimiz mantığı daha işin başında, büyük ruh'a çarparak tuz buz oluyor. Önceden kaderleri belirleniyor ve bu belirlenmiş kaderlere görede sorguya çekiliyor...

Peki "kaderi kendisinin belirlediği"ni bildiren ayetler sadece bu kadarmı? Kuşkusuz hayır. Bir çok ayette "kaderi" kendisinin belirlediğini, bıktırıcı tekrarlarla devam ediyor. Ben bulabildiğimi getireyim. FURKAN-31 de, "EY mUHAMMED, HER PEYGAMBER İÇİN, BÖYLECE SUÇLARDAN BİR DÜŞMAN ortaya koyarız." HACC-16'da, "Allah şüphesiz DİLEDİĞİNİ DOĞRU YOLA eriştirir" NUR-40'da, "Allah'ın NUR VERMEDİĞİ kimsenin NURU OLMAZ" HADİD-22'de, "Yeryüzünde ve sizin başınıza gelen herhengi BİR MUSUBET YOKTUR Kİ, BİZ ONU YARATMADAN ÖNCE O, KİTAPTA BULUNMASIN" TUR-56'da, "Cin ve insanları ancak BANA KULLUK ETMEK İÇİN yaratmışımdır" KALEM-45'de, "Doğrusu benim TUZAĞIM SAĞLAMDIR" ŞUARA-4'te, "Biz dilersek, onlara GÖKTEN BİR MUCİZE İNDİRİRİZDE ONA BOYUN EĞİP KALIRLAR" BAKARA-105'de, "Allah rahmetini DİLEDİĞİNE tahsis eder" BAKARA-20'de, "ALLAH DİLESEYDİ, işitme ve görmelerini giderirdi" BAKARA-6'da, "İnkar edenleri UYARSANDA UYARMASANDA BİRDİR, inanmazlar" BAKARA-7'DE, "Allah onların KALPLERİNİ ve KULAKLARINI MÜHÜRLEMİŞTİR, GÖZLERİNDEDE PERDE VARDIR ve büyük azap onlar içindir." BAKARA-117'de, "O bir işin OMASINI DİLERSE ONA ANCAK OL DER VE OLUR" Bıktırıcı tekrarlarla, İNANIP-İNANMAMA nın kendisi tarafındandaha ilk doğumda belirlendiğini söylemesine rağmen, İNANIP-İNANMAMANIN insanlara ait olduğunu iddia etmenin saçmalığı ortada değilmi? Ve durum böyle iken, yani kendisitarafından belirlenmiş bir bir kader sonucu, gene kendisi tarafından sorgulanıp cehennem ile sonuçlandırmasını, hidayet ve adalet sahibi bir Allah'a -eğer Allah varsa- nasıl yakıştırırsınız?

Tüm tabuların yıkıldığı bir dünya istiyorum..

Islamiyet nedir?